Dual Boot edilmiş Ubuntu, bir zaman sonra patlıyor

Daha aşama aşama anlatirmisin
Grub nasıl açılacağını bilmiyorum

Güzel görünüyor haketten, keşke Pardus’u deneseydin. :grinning:
Bu tarz sistem sorunları için TÜBİTAK Pardus destek ekibi ile topluluk aşağıdaki forum üzerinden yardım ediyor. Topluluk günden güne artıyor.

Fisleme skandali ve ozgun gelistirmenin durdurulmasindan beri takip etmiyorum da, Pardus bugun fork’ladigi Debian’in uzerine ne avantaj koyuyor?

3 Beğeni

:grinning:

Evet pisi özgünmüş fakat okullar için hazırlanan FATİH projesi kapsamındaki akıllı tahtalarda çalışmamış (böyle olunca binlerce tahtaya lisanslı win 8 alınmak zorunda kalınmış), adapte olamamış, özellikle çeşitli donanımlar için driver bulma konusunda sıkıntı yaşatmış. (Öyle diyorlar, benzer bir çok şey konuşuldu)

Debian’ın bu konuda topluluğu geniş olduğu için daha fazla platforma hitab etme, paket ve driver bulma konusunda avantaj sağlıyor.

Debian’dan geliştirilen Pardus konusunda gelince,

  • Kendine özel mağazası, kendi deposu ve kendine özel yazılımlar mevcut (Pardus ekibi ve topluluk tarafından yapılan. Şu an çok az fakat gittikçe artıyor). Tabiki bunun yanında debian paketleri de rahatlıkla kullanılabiliyor.
  • Sistemin son kullanıcılar için öz Türkçe olması konusunda itina gösteriyorlar.
  • Herhangi bir sistemsel problem durumunda devlet tarafından desteklenen geliştirici ekibine direkt soru sorma ve destek alma şansımız var ki bence bu güzel bir avantaj.
  • Ayrıca bünyesinde devlet kurumları için geliştirilen bir çok proje var: LiderAhenk, Ahtapot, Engerek, Etap

Devlet tarafından desteklenen bir proje olması nedeniyle Türk toplumunun ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş güçlü bir Debian fork’u olması bence güzel. Elbetteki komple özgün bir iş olsaydı daha gurur verici olurdu lakin bu konu da forumda ve bir çok yerde çokça konuşuldu. Çok uzun vade isteyen bir iş, bu iş için yapılacak Ar-Ge çalışması ve aldığın neticenin yapılacak harcamaya deyip deymeyeceği konuşulmuş, buna karar vermişler.
Ben bir öğretmen olarak projeye kişisel olarak destek olup öğrencilerime Pardus kullanma alışkanlığı kazandırmaya çalışıyorum. Windows bağımlılığından belli bir yaşa gelmiş kişileri kurtarmak neredeyse imkansız fakat çocuklar çok çabuk adapte oluyor. :slightly_smiling_face:

Ben en son duydugumda Debian’in kendisine telif (atıf?) vermeden paketlerini alip Debian ekosistemi disinda yerellestirip ozgun projeymis gibi sunduklari soyleniyordu. Eski C ogrencimin C yazdigi ekipteki fisleme vb. Tubitak’in icinin bosaltilmasi hikayelerinin uzerine eklenince, radarimdan tamamen sildim. Sayenizde ufak ufak tekrar duymaya basliyorum. Sahsen asla geri donup bakamayacagim bir proje olsa da, sevdigim ve destekledigim projelerle ayni yapiya sahip olmasi guzel.

Bu arada daha ozgun ve daha buyuk bir gurur kaynagi olmasina gerek yok. Hatta bana gore, fork ettikleri upstream’e daha cok katkida bulunmalari daha onemli.

Ogrencilere kesinlikle Linux kullandirmak lazim. Windows, Photoshop (ve tartismayi ne yone cekmek istedigime bagli olarak, sigara) gibi aliskanliklari okullarin dayatmasi yanlis.

4 Beğeni

:+1:

Şahsi fikrim devlet okullarına ilaveten özellikle de üniversitelerin Bilgisayar Mühendisliği, Yazılım Mühendisliği, Bilgisayar Programcılığı, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği, Bilgisayar Öğretmenliği vb. gibi bölümlerinde Linux üzerinde (hatta Pardus) eğitim verilmeli. Benim eğitim aldığım fakültelerde Windows teknolojilerine bağımlı müfredatın dışına çıkılmadı (C ve Java’yı hariç tutuyorum, genel olarak C# ve .NET üzerinde yoğunlaşıyorlar, eğitimler hep Windows üzerinden veriliyor). Bir gün aldığım PCNet dergisinde hediye edilen bir Ubuntu CD’si ile tanıştım Linux dünyasıyla. Win XP mavi ekranda format atılırken aynı yıllarda denediğim Ubuntu, bilgisayara format atarken gayet güzel ve basit bir grafiksel arayüz desteği sunuyordu.

Yani OS olarak hangisi daha iyidir karşılaştırması burada yapmak istemiyorum ama millileşme sadece bisküvi, deterjan ve pantolon ile olmaz. Mesela bu sıralar hep boykot konuşuluyor. Gıda ve temizlikte bile bazen yerli alternatifini bulmakta zorlanıyor insanlar. Kullandığımız yazılım ürünlerinde Windows’u Google’ı nasıl boykot edecekler?
Özgür bir işletim sistemi milli verilerimizin ve mahremiyetimizin korunması için şart. Özellikle Çin’in Huawei atağında doğan Harmony OS gibi Pardus’un acilen mobil cihazlara da kurulabilmesini arzuluyorum. Yurt dışında veri güvenliği ve mahremiyeti adına güzel projeler var. Biz de hem donanım hem yazılım ve özellikle de İşletim Sistemi tarafında çok daha fazla millileşmeli/özgürleşmeliyiz.

Sizin şahsınızda cevap vermişim gibi olacak ama konuyu doğrudan üzerinize alınmayınız.

Alıntılarla siz ve benzer görüşte olanlara bir kaç kelam etmek istiyorum.

Şahsi fikrim bu iş devlet/kamu yoluyla olmaz/olabilir ama istisna durumlar. Saydığınız bilimlerin öğrenmesi konusunda ise sadece bir işletim sistemi dağıtımı değil bir çok işletim sistemini öğretmeleri faydalı olur.

Olayın sosyolojik ve ekonomik yönlerine bakılırsa makul görünüyor.

Asıl takıldığım kısım millileşme konusuydu. Onu uzunca yazabilirim.

Slogan güzel ama hayatın gerçekleri biraz farklı.

Sebep?

Ben de dostluk kardeşlik dünya barışı diliyorum.

Şimdi geleyim şahsınıza alınmayın,deyip sizden alıntıladığım konulara yazacaklarıma.

Öncelikle, açık kaynak geliştirilen bir işletim sisteminin bir tarafı şeffaflıkken diğer tarafı açıklarında şeffaf olması ve tamamının giderildiği, giderileceği garantisinin bulunmamasıdır. Sonuçta profesyonel bir destek arkasında olmadığından her zaman bu açıkların giderileceği de garanti edilemez.

Konuyu microsoft vs linux konusuna getirmeyeceğim.

Şöyle düşünün. Standart bir kullanıcısınız. Her hangi bir ürün alacaksınız ne ararsınız?

Tabi ki en basitinden, ürün desteği, garanti, arkasında kurumsal bir firma bulunması ve mümkün olduğunca basit kullanıma sahip olması. Bu ürünü sadece işletim sistemi olarak düşünmeyin, bu ürün bir beyaz eşya, elektronik cihaz vs. olabilir.

Bazı insanlar basit bazı insanlar da lüks kullanmak isteyebilir. Bu da mevcut dünya düzeninde anlaşılabilir bir konudur.

Yani microsft kullanıcılarını yadırgamamak gerekir. İstediği kurumsal bir ürün desteği sorunsuz bir deneyim (tartışmaya açık) olabilir. Tabi bu konuda diğer kurumsal donanım firmalarının da sürücü konusundaki işbirliği.

Her kullanıcının, işini gücünü bırakıp donanımsal sorunlar için arayışlar içine girmesini beklemek biraz yanlış olur.

Yani pc ye bağlı, bir otomasyon ağınız, bir ölçüm cihazın, bir data toplama kartınızın driverlarını her işletim sistemi için bulamayabilirsiniz.

Çoğu ekipman üreticisi her işletim sistemi için driver desteği de vermez. Tamam bir yere kadar alternatif driver desteği sunanlar var ama her zaman bu durum sözkonusu değildir.

Yani standart bir kullanıcı da, istisnai donanım eklentileri kullanan profesyonleler de asıl işlerini bırakıp başka bir işletim sisteminin sorunlarıyla vakit harcamak istemeyebilir.

Öncelikle bu gerçeği kabullenmekle başlamak gerekiyor. Evet, dostluk kardeşlik dünya barışı ama, bu işler öyle yürümüyor. Evet Linux dağıtımları konuşuyorsak yetenekleri ve güvenlik seviyesi açısından fersah fersah önde olmakla beraber, zaten ücretsiz kullanan birilerine, ücretsiz bir teknik destek yada hizmet sunmak da bir yere kadar mümkün.

Yani Linux kullanan bir kullanıcı, eğer ciddi teknik destek istiyorsa onun da bu konuda bir ücretli hizmet alımına ihtiyacı olacaktır.

Red hat/ Fedora örneğindeki gibi server hizmetine odaklandıklarında bazı hizmetler artık ücretli. Çünkü insanlar karşılarında ücretli profesonel bir destek bekler.

Yani biz istesek de istemesek de sevsek de sevmesek de dünyada bir çok standart kullanıcı windows kullanmaya devam edecek. Mobil alanında ise android in her ne kadar bedelsiz görünse de ne bedel ödendiğini gelişen zamanda göreceğiz ama aslolan, sadece parmakla bazı butonlara basılan android in asıl hedefi bir salağın (tabir için özür dilerim) dahi bu cihazları kullanabilmesini sağlamak. Yani arkasındaki teknoloji nedir, nasıl güclüdür güvenlidir falan filan dertleri yok. Hedef kitle bu. (kısmi kapalı kod kısmına da değinmiyorum.)

Bu laf salatasının özeti. Olaya bilimsel bakarsanız evet avantajlar linux dağıtımlarında ama ticari bakarsanız son kullanıcılar konusunda windows un yaklaşımını yanlış bulmuyorum.

Her hizmetin bir bedeli vardır.

Yani ister fırından ekmek alın, ister halk ekmek kuyruğuna girin, ister yardım dağıtılan ekmek kuyruğuna girin hepsinin alıcısı ve tüketicisi olacaktır.

Evet ekmek ekmektir, hatta ucuz dağıtılan daha da kaliteli olabilir ama talep dengesine çok da bir etkisi olamamaktadır.

Dönelim microsoft konusunu kapatıp, linux dağıtımları ve yerlilik millilik meselesine.

Yok öyle bir dünya.

Linux, kernel di, shell di dağıtımlarında konusunun detayına girmeye gerek yok.

Ama bir işletim sistemini özelleştirip dağıtım çıkarmak göründüğü kadar basit bir olay değildir.

Kernel zaten aynı, shell zaten seçenekler ortada, masaüstü ve pencere yöneticisi seçenekleri zaten standart ve bir kaç tane.

Bu durumda dağıtımınızda ne özelleştirebilirsiniz?

Yani pardus u pardus yapan ne?

Kendi çekirdeğini mi kullanıyor?

Yada KDE, Gnome gibi yöneticiler dışında kendine özel bir şey mi tasarlamış?

En fazla kendi paket yöneticisi ve depolarını oluşturabilir ve dağıtımla gelen yazılımları seçebilir ve özelleştirebilir.

Peki bu nasıl bir millileşme sağlayacak?

Yanlış anlamayın, pardus u küçümsemiyorum. Gerçketen ciddi bir emek sarfedilmiştir. Kolay değil depolarıyla beraber bir linux dağıtımı çıkarmak. Ama bu dinamik bir iştir.

Süreki bir topluluğun bu konuda güncel sürücülere adaptasyonu, yazılım paketlerinin güncellenemsi sürekli bir mesai gerektirir.

Ama hala siz kernel.org tan çekirdek çekiyorsanız hala bir Linux dağıtımıdır. Yani milli bir işletim sistemi değil, yet another Linux Disturb. dır. Yani linux dağıtımının millileşmesi olmaz.

Yani adı sanı bilinen, suse, debian, fedora, ubuntu(bu da ayrı bir konu ubuntu soru işareti) gibi linux dağıtımlarının onca kalabalık topluluğu dahi bir çok bir çok sorunla uğraşırken lokal bir dağıtım desteği konusu biraz akademik ve nostaljik olacaktır.

Güvenlik, gizlilik vs konusuna değineyim.

Hikaye.

Dünya işletim sisteminden ibaret değil. Bir ağa bağlısınız. O ağın donanım tekellerini görmezden gelmeye devam edebilirsiniz ama CISCO size kendini hatırlatır. Bağlandığınız, mainframe ler server her ne kadar linux ağırlıklı görünse de donanım hala tekel, IBM’in i Oracle’ın her zaman semanını alacaksınız.

Yani neyin millisi?

Hangi bluetooth yongasının, hangi wifi yongasının hangi işlemcisinin mimarisine sahipsiniz?

Hangi microcodeları çalıştırabilidiğini nereden biliyorsunuz? Üretici kaynak dokümanları ne kadarını içeriyor?

Yani özgür donanım gibi bir marjinal çıkış yapayım. Özgür donanım yokken özgür yazılımın bilgi güvenliğinden bahsetmek ne kadar gerçekçi?

Yani ben kuru sıkı hamaset sevmem.

Bol gazla çalışan milletlere yerli milli deyince içi kıpır kıpır olur.

Yani milli savunma, milli eğitim, dedimi herkes coşar da bu işler öyle değil.

Bir şeyin neden yerli milli olmasını neden istersiniz ne kadar milli olabilir neden milli olmalıdır?

Bu da çok uzun bir konu olur şimdi bu konuya girmeyeceğim.

Şu fani dünyada, bir çeyrek watt lık direnç üretemeyen ülkenin, donanım millileşmesi nereye kadar. Donanımı milli olmayan bir donanımda milli işletim sistemi ne kadar güvenli anlatın elime çekirdek alıp dinleyeyim.

Yani, tüm kimlik bilgilerin, kendi aile ve şahsi yaşamını ağda paylaşan insanların da güvenlikten ve millilikten ne anladıkları da ayrı bir konu.

Sızan verilere bakarsak şu an yedi ceddimin nüfus bilgileri ulaşılabilir durumda ve bunların hiç birinin işletim sistemi seviyesinde bir hata ile sızdığını düşünmüyorum. Yani milli işletim sistemine gelene kadar ağda çalışan uygulamaların güvenliği ve içerden destekle bilgi satışı konusuna girmeyeceğim dahi.

Yani güvenlik konusu full gaz.

Dünyanın kaç ülkesinde var bilmiyorum. Şu an ülkedeki tüm internet trafiğinin günlük kaydedildiğini biliyorsunuz değil mi? Bilmiyorsanız ilgili kanuna ve basındaki haberlere göz atabilirsiniz.

Yani şu an her gün tüm internet trafiği bu ülkede komple yedekleniyor. Gerisini siz düşünün.

Bunu bir ülke yapıyorsa dünyanın geri kalanının ki bunlara teknolojiyi geliştirenlerin neler yapabileceğini siz düşünün.

Yani mevcut durumda işletim sistemi konusu, millilik ve güvenlik konusunda devede kulak kalır.

Hayal dünyasından çıkmak gerekir.

Wikileaks ten CIA vault konusuna göz atın. Adamlar zaten istediklerinde, her türlü işletim sistemine veya akıllı cihaza rahatça sızabiliyorlar. Hatta akıllı televizyondaki android altyapısına nasıl sızabildikleri ile ilgili dokümantasyon da mevcut. Ha biz millilik adına wikileaks e erişimi kapatarak kafamızı kuma gömsek de dünyanı geri kalanı bu dokümanlara ve kaynak kodlara ulaşabiliyor.

Yani çin komünist kafası, kendine özgü Kylin gibi linux dağıtımlarını kullanıyor olabilir ama ne yaparsa yapsın ağda çalışan herkes her an rahatlıkla istediği gizli bilgiye ulaşabilir.

Ha, kylin in de bir linux dağıtımı olduğunu düşünürsek sonuçta açıklarını bilmek de zor olmayacaktır.

Yani bu milli meselesi biraz ütopik. Kullanıcı kitlesi milyonları bulan linux dağıtımları bile bir çok sorunu aşmak için sürekli enerji harcarken.

Lokal bir pardus dağıtımı enerjiyi bölmekten başka bir şey değildir.

Sadece gaz alır.

Ama arkasında ya büyük bir kitle yada ciddi bir bütçe olursa belki biraz ilerler. Ama birinin canı sıkılır bütçeyi kısar yada programı askıya alırsa ortada kalabilirsiniz.

Dönelim fatih projesine. Özetle şahsi fikrim bir çöptür.

Siirt depremini hatırlıyorum. Eski bir deprem, en çok kamu binaları yıkılmıştı. Hatta dönemin başbakanı bu kamu binalarının depremden etkilenmesi ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulumuştu.

Sonrasında hatay depreminde de durum farklı görünmüyordu. Düşünün kamu hastaneleri kullanılamaz hale geldi.

Şu an bildiğim kadarıyla okulların dayanıklılık testleri yapılıp, riskli olanlar belirlendi yıkılıp yeniden yapılıyor.

Bu aklımızda dursun, ne alaka fatih projesi ile diyebilirsiniz.

Bir ülke düşünün, eğitim binalarındaki riskler yıllar sonra belirlenip yeni tedbir alınmaya çalışılıyorken, son teknoloji elektronik cihazlarla eğitim vermeye çalışılması ne kadar inandırıcı?

Proje, rant, ideoloji ve burada girmek istemediğim bazı sebeplere dayanıyor düşüncesi var bende.

Yani eğitm materyalleri ile ilgili bir birimi olan milli eğitimin. Sadece dijital eğitim materyallerine alt yapı kurması nasıl bir bakış açısı?

Ki donanımı temin edip, dijital eğitm materyallerini sonradan oluşturması ne kadar efektif?

Yani akıllı tahtası olmazsa eğitim vermeyecek miydi? Ülkede defter alamayacak çocuklara hadi bakalım akıllı tahtalarınıza tabletlerinizle bağlanın demesi ne kadar gerçekçi?

Eskiden bu işler önce pilot okullarda uygulanır. Başarı sağlanırsa yaygınlaştırılırdı. Öyle hadi akıllı tahta ihalesine çıkalım. Eğitim materyallerini de sonra üretiriz Allah kerim demek milli midir?

Üzgünüm durum çok kötü. O kara tahtalarda tebeşir tozuyle eğitim alan çocuklar orta okulu bitirdiklerind, elleri ile Türkiye haritası çizebilip, üzerinde dağları ovaları, nehirleri ezbere çizebiliyorken, hangi maden hangi maden hangi ilden çıkıyor işaretleyebiliyorken. Şu an ortaokulu bitiren bir çocuğun bundan haberi bile yok.

Müfredat boş. Şimdi pisa testi , üniversite sıralamalarına vs girmiyorum.

Yani bunca donanıma ithal para verip, yerli yazılım yaptık diye teselli bulmak eğitime katkı sunar mı bana inandırıcı gelmiyor.

Yani bu yerli milli meselesi tel tel dökülüyor.

Bu ülkede 1986 da yerli monte ettiğimiz F16 filomuzla hala idare ederken. Uçağı yeni icat ettik sanan bir toplulukta işletim sistemleri ve güvenlik lüks kaçar.

Özetle, Linux dağıtımlarına evet, ama kurumsal bir kullanıcıysam ve bir hizmet ve destek istiyorsam,

Mainframe Operating Systems (OS) | IBM

Gibi kurumsal yapılara başvururum.

Benzer şekilde destek isteyen, küçük orta ölçekli işletmelerin de windows kullanımını yadırgamam.

Ha veba gibi windows a kızamam kullanıyorum. Ama linux dağıtımlarını da tavsiye etmekten geri durmam.

Son kullanıcılar için arada çok fark kalmasa da artık, programcılık dünyasının linuxtan daha fazla keyif alması da doğal bir durumdur. Ama dünyanın geri kalanının yazılmcı olma gibi bir derdi olmadığını da unutmamak gerekir.

Son bir milli güvenlik hikayesi anlatayım. ( Hayal ürünüdür/ Belki, yada siz öyle sanın.)

Gizli bir projede çalışıyorsunuz. Tüm işletim sistemleriniz yerli milli güvenlik sistemleri ile koruynuyor, hatta fiziksel olarak dünyada izole. Ağ dışarı açılmıyor. Tüm personel yerli milli her şey namuslu güvenilir insanlar üzerine kurulmuş vs. vs.

Tasarımlar yapılmış, üretim aşamasına geçilmiş.

Üretim tezgahları (NG) bilgisayar kontrolü. Ürün parçaları üretime başlanmış. Ve tasarım sızmış.

Nasıl olur?

Çok basit. Tasarımınızı ürettiğiniz tezga verileri depoluyor ve bakım için gelen international servis elemanı rutin bakımda dataları alıyor. Yada size o tezgahı yazılım güncellemesi için bir ağa bağlamanızı söylüyor.

Bu kadar basit.

Yani kimden neyi sakladığınızı sanıyorsunuz?

Üretim araçlarınız dahi dışardan ithalken gerçekten yerli milli ve gizli bilgileriniz olduğuna inandıran kim?

Var mı aranızda, Alman yada Japon malı bir üretim tezgahının yazılımının neleri logladığı nasıl ilettiği hakkında bilgisi olan?

Şu kadarını söyleyim. Bırakın tezgahın teknolojisine sahip olmayı. Bazı üretim tezgahları yaptırımlar ve satıcı ülkenin milli çıkarları nedeniyle paramızla temin edilemeyebiliyor.

Yani pardus gibi linux dağıtımının millileşmeye veya güvenliğe doğrudan hiç bir faydası olmaz.

Rutin bir dağıtım dahi, Türkçe dil deseği sağlarken çok da enerjiyi buraya aktarmak ne fayda sağlar? Belki projede çalışanlara biraz deneyip hepsi bu.

Kafa ütüledim, anlatacak çok şey var ama vaktim yok şu an. Eleşiriye açığım hunharca eleştirebilirsiniz.

2 Beğeni

:laughing:

Hassasiyetiniz için teşekkürler. Aslında veri güvenliği konusunda farklı düşünmüyorum, bahsettiğiniz bir çok şeye katılıyorum. Bu tarz konuları çok uzun uzadıya konuştuğumuz, aynı durumlardan dert yandığımız arkadaş gruplarımız var. Biz de duyarlı vatandaşlar olarak elimizden geldiği kadar (kendi görev sahamız içerisinde) bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Kendim teknoloji üretmediğim için bir şeyler üretenlere destek olarak bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.

Pardus’un özgün bir işletim sistemi olmadığı işten az çok anlayanlar için zaten bilinen bir şey. Pardus millileştirilmiş Linux dağıtımı olarak ifade edilmekte, fakat bu kavram son kullanıcı için biraz kafa karıştırıyor. Pardus kullanınca %100 güvendeyiz diye bir iddiamız da yok fakat çoğu devlet kurumlarında ve üniversitelerde Windows ve MS Office uygulamaları için ödenen lisans bedelleri hafife alınacak miktarda değil gerçekten.

Son kullanıcı elbetteki parasıyla istediği hizmeti ve kolaylığı satın alma özgürlüğüne sahip. Daha güzel bir masaüstü, daha kolay ve işlevsel araçlar/uygulamalar isteyip “kardeşim ben Windows (ya da Mac) kullanacam” diyebilir. Ben de nadiren Windows kullanıyorum. Buna itirazımız yok elbette fakat özellikle devlet kurumlarının ihtiyaçları için özelleştirilmiş ve son kullanıcı vatandaş için üzerinde çalışılmış bir Linux sürümünün bir çok boyutta ülkeye katkı sağlayacağını düşünüyorum.

  • Ekonomik boyut: Yurt dışına / yabancı firmalara ödenecek lisans bedeli ücretinin azalması
  • Güvenlik boyutu: Kurumlarda lisans bedeli ödenmiş Windows’lar olsa bile vatandaşların büyük çoğunluğunda illegal yolla etkinleştirilmiş Windows’lar var. Bunun da güvenlik zaafiyeti olduğunu düşünüyorum. Pardus ya da diğer Linux dağıtımlarında para mevzusu, crack ve etkinleştirme durumu olmadığı için elinizde sürekli güncel ve olabildiğince güveli bir işletim sistemi oluyor.
  • Ahlaki boyut: Crack işlemi neticede hırsızlık, toplum böyle bir şeyi yapma alışkanlığı kazanmamalı diye düşünüyorum. (Bu işlemin gerekliliği tartışılabilir fakat gözlemlerim insanların gerek yokken bile çok fazla başvurduğu yönünde. Çoğu zaman bir yazılımın ücretsizi olmasına rağmen yine de ücretlisini crack’leme derdine düşüyorlar)
  • Psikolojik Boyut: İşletim sistemi ve uygulama bağımlısı bir toplum var (gözlemlerim böyle, tartışılabilir). Pardus ya da diğer Linux dağıtımlarını kullanma alışkanlığı toplumunun bilişim okur yazarlığı düzeyini artıracaktır. Örnek vermek gerekirse devlet kurumunda çalışan bir memurun önüne Libre Office Writer uygulamasını açıp koy, ben bunu kullanamıyorum diyecek. Ama Libre Office ya da diğer açık kaynak Office uygulamalarını kullanan birisi MS Ofiice’i çok rahat kullanabilir.

Elbetteki kişisel fikirlerim bunlar. İsabetsiz değerlendirmeler de yapmış olabilirim. Neticede hepimiz bir şekilde bu ülkenin daha iyi yerlere gelmesini temenni ediyoruz. Saygılar :slightly_smiling_face:

2 Beğeni