Öğrenmek için okulu bırakmalı mıyız?

Hayır, tam olarak bu.

Sence bunu yapabilecek birisi miyim?. :cry: :cry: :cry:

En azından şuanki Türkiye de bu.

Kabul edersek, karsi cikmazsak, evet, bu.

2 Beğeni

Hiçbir sorun onu yaratan bilinç seviyesiyle çözülemez. - Albert Einstein

Belki Avrupa’daki adam bizden daha rahat yazılım mühendisi olabiliyordur. Geçtiği kaliteli eğitimler ve -örnek olarak- matematiği sevdirerek anlatabilen hocalara sahip olduğu için. Bizdeki durumun ne olduğu belli. Öğrenciye asla ülkenin geleceği olarak bakılmadı ve değer verilmedi. Öyleyse bunu sağlamak bize düşüyor. Adaletli mi? Değil ama Google’a veya herhangi bir iş yerine “Bizim eğitim sistemi çok kötüydü o yüzden iyi öğrenemedik.” şeklinde bir CV sunamayız.

Yani yanlış giden bir şeyler olduğu besbelli. Doğrusu bununla ilgilenmektir ama burada bahsetmenin gereksiz olacağı politik sebeplerden ötürü, bu mümkün olmuyor. Öyleyse iş kendini kurtarmaya geliyor.

3 Beğeni

Senden 3 yaş büyük bir birey ve bu LGS saçmalığının ilk kurbanlarından olarak demek istediğni anlıyorum ve bence bu durum da en mantıklı hareket kendine güveniyorsan sonuna kadar gidip sınavdan sonra sonuçlar açıklanınca okulunun keyfini sürmen olur. Ama eğer ki istediğin sonuca ulaşamazsan olacağı varmış de, Ziya Selçuk’a bi kuple güzel laflar söyle ve geç. Zaten eğer ki sen bir şeyleri değiştirmek istersen hayat zaten sana bir dönüm noktası illa ki gösterecektir o yüzden sanki hayatın buna bağlıymış gibi yaşama, şahsi olarak sürekli sınavlarda birinci olan, 90’dan aşşağı notu olmayan ama kafasının içi boş olan, tek yeteneği aralıksız soru çözmekten ibaret olan ne insanlar tanıyorum o yüzden takma kafana sen kendini geliştirmeye ve iyi bir akademik hayata sahip olmaya çalışman olur (Ha bi de kız kardeşim de bir 6.sınıf öğrencisi ve sana şunu rahatlıkla söyleyebilirim şu dönemlerde ortaokul yönetimler ve lise yönetimleri arasında zeka seviyesi olarak niyedir bilinmez çok fazla fark var o yüzden lise’de seni dershaneden alıkoymaya değil hatta teşvik etmeye çalışacaklar)

2 Beğeni

Gencler, bu problemleri fark edebilme asmanin %80’i filan.

Su foruma gelip gidenlere bakin. En buyuk problem nedir, Python’un karmasik bir dil olmasi, programlama ogrenmenin zor olmasi mi? Hayir, “surada yanlis yapmissin” diyince “e cunku su yuzden yaptim lelelo ayni zamanda sen de soyle hatalar yapiyorsun hem sen kendini ne zannediyosun” diye cevap verdiren egolar.

Insanlarin onundeki en buyuk bariyer gorunmez olanlar: Kendileri, egolari, varsayimlari.

Ayni sekilde, mevcut sistemden bir bok cikmayacagini fark etmek, bir bok cikartma yolundaki en buyuk engel. Bunu astiktan sonra devam etmemek yazik olur.

Bati ulkelerinin egitim sistemlerinin default olarak daha bilgili, kalifiye eleman cikarttiklari dogru fakat iyi yazilimcilarin ortalamanin cok uzerinde oldugunu unutmayin. Sirf sistemin verdigini alan, sadece onune geleni ogrenen kimseden iyi yazilimci (veya iyi hic bir sey) cikmiyor.

Burada kiskanmaniz gereken ortalama insanlarin ortalama hayatlari. Ortalama bir Alman (rastgele avrupali manasinda kullandim, en yakinimda Alman vardi) egitim sistemini sorgulamadan iyi bir egitim alabiliyor, sirf sokakta yurumek suretiyle sanata denk gelebiliyor, toplum-aile iliskileriyle kafasini yormadan seks yapabiliyor.

Isinde iyi olmak, dunyada bir takim seyleri degistirmek, toplumun coguyla paylasilmayan hayalleri gerceklestirmek herkes icin zor. Bazen o kadar zor ki, ortalama Alman ile ortalama Turk arasindaki default fark, gidilmesi gereken yolun yaninda ufacik kaliyor. Bazen oyle acayip zor ki, Turkiye’den edepli, ahlakli, ilerici goruslu olarak cikmayi basarabilmis bir insan, Almanya’dan o sekilde cikmis bir insandan cok daha kolay basarabiliyor.

5 Beğeni

Ben çok kez karşı çıkıyorum. Ama ben daha küçücük salak bir çocuğum karşımdakilerin gözünde. Bu nedenle kimse beni dinlemiyor.

Çok haklısınız. Hayat bize en az bir kez sistemi değiştirmek istiyor musun diye sorar ama çoğu kişi “Şu an yapamam işim var” der. Ve sürünmeye devam eder. Bazı kişiler de buna evet der ve gece gündüz çalışarak bir şeyler başarır. Bir nebze de olsa.

Bir de bir şey fark ettim de şuan ki sağcıların çoğu işte sürekli yemin eden ama asla tutmayan, sokak hayvanlarının öldürülmesinden yana olan kişiler. tabi ki hepsi değil ama büyük bir çoğunluğu… Neyse

O zaman ben olayın %80 ’ nini filan tamamlamışım. Eh ne diyeyim fırsatım olursa devam edeceğim. Ve bence hayat bana mutlaka en az bir kere fırsat verir. Ama bence. Neyse.

Karşı çıkınca hiçbir şey olmuyor.

Denendi.

Arkadaşlar öncelikle biraz sakin olun. Bir üniversite öğrencisi olarak söyleyebilirim ki, hayat gerçekten öğrenci olmaktan, evlenmekten ve ev/araba sahibi olmaktan çok daha fazlası. Ev ve araba işin yalnızca materyal kısmı. Materyalist şeylerde gerçek mutluluk aranmaz. Evi güzelleştiren şey balkonunda ailenle içtiğin çaydır, ettiğin muhabbettir. Hayat başlı başına bir mücadele, bir koşuşturmacadır. Bu bir Alman için de öyle, ülkemizdeki herhangi bir vatandaş için de öyle. Ekonomik sıkıntıların bizlerin imkanlarını kısıtlıyor olması üzücü bir durum evet, fakat şu yaşıma geldiğimde öğrendim ki keşke zamanında isyan etmektense, karanlıktan şikayet etmektense bir mum yaksaymışım. Çünkü her ne kadar şikayetlenmişsem de bir de baktım ki yıllar geçmiş. Burada önemli olan şey sizlerin sahip olduğunuz imkanları ne derece değerlendirebildiğiniz. Çünkü gerçekten sizin hiç beklemediğiniz zamanlarda imkanlarınız artabiliyor. Fakat siz henüz imkanlarınız kısıtlıyken fırsatları yeterince iyi değerlendirmek için çabalamadığınızdan, imkanlarınız artsa dahi tüm o fırsatları kaçırabiliyorsunuz. Şunu da eklemekte fayda var ki, popularizmden uzak durun. Hayatı bir cehennem olarak gören insanların düşüncelerine ortak olmaktan, karamsarlığa yapışmaktan uzak durun. Bazı şeyler için acı çekmekten, zahmet çekmekten korkmayın. Çalışan insan terler, çalışan insan kazanır. Fakat ne uğruna çalıştığınıza da dikkat edin. Hedefiniz materyalist şeylerde mutluluk aramak olmasın. Anlatmış olduğum şeyler bu konuda konuşulacak şeyler arasında yalnızca çok küçük bir parça. Öyle ki bu hayat zaten genel olarak yaşayarak öğreniliyor. 18’inizden küçükseniz bazı şeyleri kafaya çok takmayın. Yalnızca bu hayatı yaşamaya ve tecrübe edinmeye odaklanın. Anı değil, anda yaşayın. Son olarak da şunu ekleyeyim, hayatı yalnızca bu dünya hayatından ibaret bir şey sanmayın. Yoksa karamsarlığın kurbanı olursunuz. Bu yüzdendir ki hayatın pek çok yerinde bize rehberlik eden Kur’an’ı ve peygamberimizin sünnetlerini terk etmeyin. Çünkü diğer açılardan baktığınızda tarifi zor bir haksızlığa uğratıldığınızı düşünürsünüz. Yaradan’a güvenin, Yaradan’ın adaletine güvenin ve yolunuza devam edin.

7 Beğeni

Bu cevabı an itibariyle hayasız bir sunucu sayesinde yazıyorum. Bu sunucunun hayasızlığını görünce aklıma Mehmet Akif Ersoy geldi. Ben ortaokuldayken rahmetli dedemin Safahat’ını okurdum arada, fikir dünyama da o kadar çok faydası oldu ki. Bu sıkıntılı yüzyılda herkesin bu kitabı okumasını, hatta başkalarının okumasına vesile olmasını tavsiye ederim, canı gönülden isterim. Ortaokulda okumadiysaniz bile lisede mutlaka mutlaka çok kitap okuyun, Nazım Hikmet de okuyun, Mehmet Akif Ersoy da okuyun, şu yüzyılda artık bir bakış açısı geliştirmek için temel atın. Benim lisedeki belki de tek şansım, kendisini şu anda adeta diğer babam gibi gördüğüm edebiyat hocam oldu. Sayesinde kitap kritikleri yaptık, şiirler okuduk. Şu anda online dönemde kitap okuyamıyorum artık, ama en kısa zamanda bu vesileyle inşallah başlayacağım. Siz de başlayın. George Orwel’ın Hayvan Çiftliği olsun, Necip Fazıl Kısakürek’ın Bir Adam Yaratmak’ına kadar her çeşidinden. Umarım yanlış bir şey soylememisimdir. Saygılarımla herkese hayırlı geceler dilerim.

6 Beğeni

Merhabalar, uzun zaman sonra bu konuyu tekrar gündeme getirdiğim için çok özür dilerim. Fakat sizleri, herkese iyi geleceğini düşündüğüm, mânâdan maddeye olan göçü tersine çevirebileceğine inandığım çok kıymetli birisinden, Hikmet Anıl Öztekin’den haberdâr etmek istedim.

1 Beğeni